Roger Brown (Aksel Hennie) , bir şirkette insan kaynakları uzmanı olarak çalışan 1.68 boyunda bir adamdır. Kendince boy dezavantajını (ki filmin Norveç'te geçtiğini düşünecek olursak, oldukça büyük bir dezavantaj) avantaja çevirmek için zengin olmayı kafasına koymuş ve bunun için de bir güvenlik şirketinde çalışıp ona yardım eden arkadaşı sayesinde pahalı sanat eserlerini evlerden çalarak, kara borsada satmaktadır. Karısı Diana'ya pahalı hediyeler alarak, güzel bir evde yaşatarak mutluluklarını korumaya çalışmaktadır.
Her şey yolunda gidiyorken Diana'nın sergi açılışına gelen Clas Greve'le (Game of Thrones'da Jamie Lannister'ı oynayan Nikolaj Coster-Waldau canlandırıyor) tanışmasını, sanat eseri hırsızlığı için çok büyük bir fırsat olarak gören Roger, işin içine girdikçe aslında işlerin düşündüğünden çok daha farklı olduğunu anlar ve kendini büyük bir karmaşanın içinde bulur. Tabi biz seyirciler de aynı karmaşadan nasibimizi alırız.
Filmin merak uyandıran açılış sahnesinden sanat eseri hırsızlığıyla ilgili bir film izleyeceğimi sanan ben, filmi yüz dakikalık süresi boyunca soluksuz izledim ve film değişik yönlere doğru gittikçe, şimdi ne olacak acaba sorusunu kendime sormadan edemedim. Filmin senaryosu bana göre o kadar ustalıkla yazılmış ki, sona gelinceye kadar hangi karakterin doğru, hangisinin yalan söylediğini; ya da hangi karakterin konuda ne gibi bir işlevi olduğunu tam anlamıyla çözemiyorsunuz. Bu bakımdan da önceden her şeyini tahmin ettiğimiz filmlerin bir adım önüne geçiyor bu film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder